red bishop (usa) -
wanganui river (gb)/
unfuwain (usa)
19.05.2005 doğumlu ingiliz atı. sahibi ve yetiştiricisi:
nevzat seyok
izlediğim, canlı okarak gördüğüm ve en çok sevdiğim at. pedigrisini yazdım ama bu at neden bir şampiyon oldu, hangi kan hattı ne kadar etkili oldu bilmiyorum, belki bir gün bir pedigri uzmanı veya işi bilen birisi buraya bişeyler yazar. benim bildiğim tek şey pedigri konusunda yazan kişilerin sık vurguladığı “roberto hattı” mevzusu. evet dozaj teorisine inanmıyordum ama bir “ roberto hattı” gerçeği de vardı. karizmazı belki de burdan geliyordu. isim olarak bile düşününce şöyle diyordum: “ulan dedesinin adı roberto olan at kötü olur mu hiç?” tabiiki olmaz, olmamalı. rroobertoo lan roberto. boru mu? söyleyince bile insan bir hoş oluyor.
neyse..
pan river büyük attı. her şeyden önce bir şampiyondu.
2008 yılı gazi koşusu’nu kazanmıştı. gazi öncesinde
erkek tay deneme koşusu’nda ise gazi için favori olarak gösterilen
maracaibo’ya geçilmişti. maracaibo sakatlanınca gazi koşusu koşamadı ve rövanşa çıkamadılar. keşke o sakatlık olmasaydı da kozlarını gazi’de paylaşabilseydiler. maracaibo da dopdoru tank gibi bir taydı. öyle sanıyorum ki gazi’de yarışabilseydiler pan river yine kazanacaktı. çünkü zaman göstermişti ki roberto kan hattından gelen red bishop tayları 2 yaşlılıkarından sonra daha iyi koşuyor ve mesafe tutuyorlardı. kısa sürede gazi galibi taylar vererek bunu ispatlayacaktı.
pan river gazi koşusu’nda kendisi tanıyan pilotu
sadettin boyraz ile müthiş bir yarış yaptı ve favori olmanın hakkını verdi. 2.28.03 yaparak nihalim’in önünde yarışı kazandı. o gün ordaydım. kendi atım kazanmışgibi sevindim. “helal be aslanım. işte bu roberto hattı” diye tribünde bağırıyordum.
aynı sezon yine 2400 metrede
büyük taarruz koşusu’na çıkacak olan şampiyonu merakla bekliyordum. gazi koşusu şampiyonlarının geri dönüşü çok kolay olmuyordu. ama neyse ki yaşıtlarını geçmekte çok zorlanmadı.
sezon sonuna doğru ağır sahada yaşça büyük rakiplerinin de olduğu
tjk koşusu’nda yakın farkla 3. olarak sezonu kapattı. çok uzatmayacağım, yarış yaşamını sona erdirdiği 2011 yılına kadar türkiye’de harika yarışlar yaptı. fakat onu diğer şampiyonlardan bir adım öteye taşıyan ise bizi yurtdışında bir şampiyon gibi temsil etmesiydi. “roberto hattı”nın türkiye temsilcisi olarak bizi gurulandırmasıydı.
2010 yılında
dubai meydan hipodromu’nda handikap 17 bir koşuyu kazandıktan sonra grup 2 yarışta dünyanın en önemli ekürilerinin formaları arasında 2400 metre çim pistte selim kaya ile şahane bir 2.lik yaparak, festivalin son gününde yine 2400 metre çim pistte koşulan dünyca ünlü
dubai shema classic’i koşmaya hak kazandı. bu yarışta belki dereceye giremedi ama 16 atta 7. olurken bile gururlandırdı. en azından ben daha önce hiç böyle bir başarı hikayesini kendi gözlerimle görmemiştim.
şampiyon son olarak başka bir uluslararası arena olan
longchamp hipodromu’nda katıldığı grup 1
prix d’ıspahan’da 7. olarak sahalara veda etti.
onu canlı olarak izlemek benim için mutluluk vericiydi. şimdi aradan geçen 10 seneden sonra şöyle düşünüyorum; iyi ki varsın “roberto hattı”. at nesli yaşadıkça sen hep yaşa.
